Almanya’daki Türk Göçmenlerde Ruh Sağlığı ve Nesiller arası Travma Yükü

2020 yılı itibariyle 2,8 milyonluk nüfusu ile Türk kökenli göçmenler Almanya’nın en büyük göçmen grubunu teşkil etmektedir. İş Sözleşmesiyle 1961-1973 yılları arasında başlayan Türklerin Almanya’ya göçü tüm engellemelere rağmen bugüne kadar artan veya azalan oranlarda devam etmiştir. Bugün göçün üzerinden yarım asırdan fazla süre geçmiş olmasına rağmen araştırmalara göre Almanya’daki Türklerin %61’i uyum sorunları yaşamaktadır. Elbette ortaya çıkan bu tablonun bir kısmı geçici olarak planlanan bir göçün kalıcı hale gelmesine bağlı gelişmiş olsa da göçün kendisi başta olmak üzere birinci kuşak göçmenlerin işte ve sosyal hayatta yaşadığı güçlükler başta olmak üzere dil engeli, ırkçı saldırılar, asimilasyon politikaları gibi birçok sorunun nesilden nesile aktarılarak biriktiği bir noktaya gelmiştir.

Birinci kuşağın bir- iki yıl içinde para biriktirip dönmek için çıktığı gurbet yolculuğunun kalma mücadelesine dönmeden önceki evresinde, birçok işçi çoğunlukla dil bilmeden, para biriktirmek için en kısıtlı imkanlar içinde yaşamıştır. Aile birleşimleriyle ortaya çıkan ikinci kuşakta sorunlar ebeveynlerinin eksiklerini tamamlayarak Almanya’da eğitim sistemine dahil olma ve ebeveynlerinden daha iyi şartlarda çalışma isteğine yerini bırakmıştı. Artık Almancayı nispeten daha iyi konuşabilen ve sayıları da artan Türkler ilk kuşağın işleri bitince gidecek misafir işçileri/‘gastarbeiter’ değil  kalıcı olan  Auslânder/yabancıları olmuştur. Bu Araştırmaya göre( Kotwal ve ark.,2010)  alman devletinin davetiyle gelmiş olsalar dahi oldukça kötü şartlar altında yaşayıp en ağır iş koşullarında çalıştırılan birinci kuşak Türklerin izolasyon ve reddedilme duyguları Almanlara göre daha yüksek.Ayrıca, birinci kuşağın kadın-erkek  tüm yaş kategorilerinde Almanlara göre  daha yüksek bir boşluk hissi  var ve bu oran kadınlarda her yaşta daha fazla. Ayrıca, 2020 yılında Essen Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın bulgularına göre birinci ve ikinci jenerasyon Türk göçmenler yaşam doyumu açısından kıyaslandığında birinci jenerasyonun yaşam doyumunun daha düşük olduğunu gösteriyor. Çalışmak ve kabul edilmek için tüm kaynaklarını seferber eden birinci kuşak ne yaparsa yapsın ikinci kuşağın ergenlik-yetişkinlik dönemlerinde patlayan ırkçı saldırıları engelleyemedi.Sayıca artan Türk göçmenlere yönelen öfke ve nefreti  yıkıcı şekilde dışa vuran Neonazilerin Solingen gibi şehirlerde gerçekleştirdiği kundaklamalar ve  diğer saldırılarla  ikinci kuşakta ebeveynlerden aktarılan göç ve dışlanma travmalarına ırkçılık travması eklenmiştir.

Güvenlik ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasını kolaylaştırdığı için Berlin, Kreuzberg gibi yerlerde oluşan gettolarda birbirine kenetlenen Türkler, Almanya'nın sanayileşmesinde verdikleri emeğin ırkçı saldırılarla karşılık bulmasını kabullenemeseler de ‘Acı Vatan’dan ayrılamadılar ve birçoğu yaşananları içine gömerek başının çaresine bakmayı tercih etti.
Acılar kimi zaman dile getirilse de çoğunlukla hayata tutunmak için derinlere gömüldü ancak geçmiş geçip gitmedi. Dile getirilmeyen, konuşulamayan ve kabul edilmeyen bu travmaların yükü nesiller arasında bir hayalet gibi gezmeye devam etti. Bunun en belirgin örneklerinden biri ikinci kuşak Türk erkeklerde yaşanan erken başlangıçlı kardiyovasküler hastalıklar olabilir. Giessen Üniversitesi Tıp Fakültesi hastalarında, Türk toplumunda ilk koroner olay tanısı konulan ortalama yaşın, Alman hastaların ortalama yaşından (49.6) neredeyse 10 yaş küçük olduğu tespit edilmiştir. Beden-zihin ilişkisi ve kuşaklararası travma perspektiflerinden bakıldığında bu tablo Türk göçmen erkeklerinin bastırdığı hüzün ve yası kalpleri taşıyamamış olması olarak anlaşılabilir.
Tüm bu acıların içinden geçen Türk göçmenlerin üçüncü ve dördüncü kuşaktan çocukları o ırkçı travmaları bilinçdışı belleğinde tutarak Almanya’nın asimilasyon politikasıyla artık Türkçe konuşamayacak kadar ‘Alman’ olsalar da bir noktada ‘yabancı’ olduklarını hatırlatacak deneyimlere maruz kaldılar. Almanya’da doğup-büyüyen ve tüm eğitim süreçlerini Alman sisteminin entegrasyon(?)politikaları etkisinde geçiren üçüncü kuşağın %90 oranında sadece Almanca bilmekte olduğunu belirten araştırmalar sorunun artık dil olmadığını ortaya koymaktadır. ‘Kurumsallaşmış ırçılık’ dedeleri ve babaları ‘işçi’ olan Türk çocukları mavi yakalı olmaya teşvik ederken Türklerin beyaz yakalı olarak özellikle devlet kurumlarında veya özel sektördeki varlığına ‘engel’ler koymaya devam etmektedir.

Herşeye rağmen burada olan ve bir yere gitmeye de niyetli görünmeyen çoğu Türk bu 60 yıllık hikâyede göç ve ırkçılık travmaları başta olmak üzere birçok zorlayıcı yaşam olayını kenara koyup hayata devam etmeye çalıştı ancak kimileri için bu yüklerle yaşamak hiç de kolay değildi. Birinci kuşakta depresyon ve somatizasyon yaygın görülürken dördüncü kuşağa gelindiğinde yeme bozukları ve kişilik bozuklukları gibi sadece ilaç tedavisini yeterli olmadığı daha zor ve psikoterapi desteğinin zorunlu olduğu durumlarla karşılaşılmaktadır. Bunlara ek olarak takıntılı bozukluk, bipolar bozukluk, madde bağımlılığı, öfke kontrol bozukluğu gibi sebeplerle sarsılan Türk aileler tedavi için çareler aramaya koyuldular.
Başlangıçta dil engeli nedeniyle alınamayan ruh sağlığı hizmetleri dil bariyerin aşıldığında ‘dini ve kültürel özelliklerinin anlaşılmaması ve yargılanması’ şeklinde kendini gösteren bir duvara çakıldı.

Evlilik sorunlarına tek çözümün ‘boşanma’, çocuklarla yaşanılan sorunların ‘çocukların evden ayrılmasını isteme’ gibi ısmarlama ve tepeden inme müdahalelerle (!) karşılaşan Türk göçmenlerin Almanya’da Alman ruh sağlığı uzmanlarının birçoğu ile yaşadığı deneyimler hayal kırıklığı ile sonuçlandı.
Geçmişten bugüne yığılarak ve nesilden nesile aktarılarak gelen psikolojik problemler sadece göçle ilgili değil maalesef göçün ve beraberinde gelen travmaların nesiller arası aktarımıyla da bağlantılı. Bu sonucu destekleyen bir bulgu 2016’da yapılan Gutenberg Sağlık Araştırmasıdır. Anket sonuçlarına göre Polonyalı göçmenlerle (%9,6) karşılaştırıldığında Türk göçmenler %22,4 ile iki kattan fazla depresyon oranına sahip. Ayrıca Türk göçmenlerde genel kaygı ve panik atak en yüksek oranlarda.Türk göçmenlerin % 22,1'i intihar düşüncesi bildirirken, bu oran Polonyalılarda % 13,2, Almanlarda ise % 7,4 oldu. Yüksek depresyon oranlarına rağmen Türklerde antidepresan alımı Polonyalı ve yerli Almanlarınkine denk yani düşük oranlarda. Halkımızın ilaç tedavilerine ‘uyuşturuyor’ ‘kilo aldırıyor’ ‘işe yaramıyor’ şeklindeki yaklaşımları nedeniyle psikoterapi destekli ruh sağlığı hizmetleri özellikle Almanya’da oldukça önemli.  Anadilde yapılan terapi ile, kişilerin kültürel ve manevi değerlerine duyarlı ve dünya standartlarında bir psikoterapi desteği sağlanması toplum ruh sağlığı ve Türk aile yapısının korunması açısından oldukça önemli. Ruh sağlığı bozulan bireylerin yaşadığı sorunlar Almanya’da çok daha kolay bir şekilde boşanmaya yol açmakta, çocukların ailedeki kaotik ortam nedeniyle sağlıksız ilişkilere ve maddeye olan eğilimi artmaktadır.

Bizler İnsana Değer Psikoloji Ekibi olarak, Almanya’da özellikle kadınlarla yaptığımız koruyucu ruh sağlığı grup çalışmalarıyla toplumumuza destek olmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra, Online terapi imkanlarını kullanarak başta Almanya olmak üzere İngiltere, Belçika, İsveç, Fransa, Norveç, Avusturya, Avusturalya ve İsviçre gibi birçok ülkeden bizlere ulaşan talepleri karşılamaya devam ediyoruz. Web sitemizde sunduğumuz eğitimlerle psikoterapi sürecini destekleyerek kolaylaştırıyoruz.

Çocuk, ergen, yetişkin ve çift/ailelerle yaptığımız psikoterapi çalışmalarında ihtiyaçlarınıza uygun uzmanla randevunuzu planlamak için bize yazabilir, merak ettiğiniz detaylar için sorularınızı iletebilirsiniz.

Kaynaklar:

Abadan Unat,N. 2002, Bitmeyen Göç, Konuk Işçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşliğa
Acculturation and Depressive Symptoms among Turkish Immigrants in Germany Morawa,E.& Erim, Y. Int. J. Environ. Res. Public Health 2014, 11, 9503-9521
Bako, T. Ve Zana, K. Transgenerational Trauma and Theraphy, 2020, Routhledge, London.
Beutel, M.E., Jünger, C., Klein, E.M. et al. Depression, anxiety and suicidal ideation among 1st and 2nd generation migrants - results from the Gutenberg health study. BMC Psychiatry 16, 288 (2016). https://doi.org/10.1186/s12888-016-0995-2
Bilgin Y, Arat A, Karatay E, Orduhan A, Sen C, Brenner G, Doppl W, Klo ̈r HU, Beckmann D. Risikofaktorenprofil bei Patienten mit koro- narer Herzerkrankung (Risk factor profile of patients with coronary heart disease), Die Med Welt 1994;45:136 – 9.
Bongard S, Pogge SF, Arslaner H, Rohrmann S, Hodapp V. Acculturation and cardiovascular reactivity of second-generation Turkish migrants in Germany. J Psychosom Res. 2002 Sep;53(3):795-803. doi: 10.1016/s0022-3999(02)00347-1. PMID: 12217454.
Dingoyan D, Schulz H, Kluge U, Penka S, Vardar A, von Wolff A, Strehle J, Wittchen HU, Koch U, Heinz A, Mösko M. Lifetime prevalence of mental disorders among first and second generation individuals with Turkish migration backgrounds in Germany. BMC Psychiatry. 2017 May 11;17(1):177. doi: 10.1186/s12888-017-1333-z. PMID: 28490323; PMCID: PMC5425978.
Kotwal, A.A. (2010), Physical and psychological health of first and second generation Turkish immigrants in Germany†. Am. J. Hum. Biol., 22: 538-545. https://doi.org/10.1002/ajhb.21044
Morawa E, Brand T, Dragano N, Jöckel K-H, Moebus S and Erim Y (2020) Associations Between Acculturation, Depressive Symptoms, and Life Satisfaction Among Migrants of Turkish Origin in Germany: Gender- and Generation-Related Aspects. Front. Psychiatry 11:715. doi: 10.3389/fpsyt.2020.00715
E. Morawa et al.(2017)Somatization among persons with Turkish origin: Results of the pretest of the German National Cohort Study, Journal of Psychosomatic Research
Kizilhan, J.I. (2012) Changes in Disease Perception, Coping Strategies and Diagnoses in the Case of First and Fourth Generations of Turkish Migrants in Germany . Europe's Journal of Psychology, Vol. 8(3), 352–362 doi:10.5964/ejop.v8i3.47
Psychological Problems of Turkish Migrants in West Germany, PETER T. SUZUKI, PH.D., 1981
Almanya’daki Türklerin Göç ve Entegrasyon Süreci: Birinci ve Üçüncü Kuşak KarşılaştırmasıHülya Demirağ1 Can Kakışım2Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi/Journal of Social Policy Conferences, 75: 123–152
T.C. Kültür Ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler Ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Almanya Türk Diasporası Atlası,2022