Evlerimizin neşesi olan çocuklarımız, bazen en erken yaşlardan itibaren bazen de yaşları ilerledikçe ergenlik dönemlerinde içinden çıkamadıkları sorunlar yaşarlar. Çocuklarımızın problemleri sadece evde ortaya çıkabildiği gibi sadece okulda veya arkadaş çevresinde de görülebilir. Bu tür sorunlarla  başa çıkmak için kendi çözüm yollarınızı tükettiyseniz ve  zaman geçtikçe iyileşme değil kötüleşme yolunda giden bir durum söz konusuysa ebeveynler olarak yapabileceğiniz en doğru tercih sorunları ihmal etmeden doğru uzman eşliğinde çözüme kavuşturmaktır. Çocukluk ve ergenlik döneminde görmezden gelinen duygu ve davranış problemlerinin kişilik yapısını belirleyecek kadar güçlü etkiler yaptığının altını çizerek bu alandaki danışmanlık çalışmalarının gelecekte daha zor ve uzun sürecek psikolojik tedavilerin önüne geçtiğini önemle vurgulamak istiyoruz.

İnsana Değer Psikolojinin alanında uzman ve samimi yaklaşımları ile güçlü insani bağlar kurabilen Çocuk-Ergen Psikologları, etkili müdahale teknikleri ile başarılı çalışmalar yürütmektedir. Aşağıda uyguladığımız terapi teknikleri hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.

Bilişsel Davranışçı Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), gündelik hayatta işlevselliği bozan problemleri çözmede kullanılan uygulamali ve pratik bir yaklaşımıdır.
BDT kısa süreli, hedefe yönelik bir psikoterapi tedavisidir. Amacı, insanların zorluklarinın arkasındaki düşünme veya davranışkaliplarinı değiştirmek ve böylece rahatsız edici duyguları yönetmek & değiştirmektir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), 1000'den fazla araştırmada etkili olduğu bilimsel olarak gösterilen bir psikoterapidir. Bireylerin kendileri için en önemli hedefleri belirlemelerine ve engelleri aşmalarına yardımcı olan, zamana duyarlı, yapılandırılmış,  bir yaklaşımdır.
BDT kişinin içinden çıkamadığı sorunların arkasında yatan olumsuz, işlevsel olmayan düşünce kalıplarını fark etmesini ve değiştirmesini sağlar. BDT'de amaç olumlu düşünmek değil objektif, kanıta dayalı ve işlevsel düşünce ile eyleme geçmektir.

BDT, uyku problemlerinden fobilere, madde bağımlılığından takıntılara varana kadar birçok konuda etkili sonuçlar vermektedir.

EMDR Terapisi

Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden işleme, oldukça etkili ve güçlü bir psikoterapi yöntemidir. EMDR teorisinin alt yapısını Adaptif Bilgi Modeli oluşturur. Bu modele göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim ile kendisine ulaşan bilgiyi işler ve işlevsel hale getirir. Duygu, düşünce, duyum, ses, imge, koku gibi bilgiler beynimiz tarafında işlenip ilgili ağlarla birleşerek öğrenmeyi gerçekleştirir.

Travmatik veya fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem çalışamaz ve yeni bilgi işlenip mevcut sisteme entegre olamaz. Bu durumda, duyular, düşünceler, imgeler, sesler ve hatta beden duyumları işlenmeden olduğu hali ile depolanır. Sonuç olarak bugün yaşanan benzer deneyimler ile bu anılara dair alan tetiklenir ve kişi yaşadığı olumsuz deneyimin bir kısmını veya tamamını yeniden yaşıyormuşçasına etkilenir. EMDR bakış açısına göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce ve davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar vardır.

EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi kontrollü bir şekilde yapmasını sağlar. Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi büyük travmalar yanında başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantı; günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz deneyimler, şiddete maruz kalma durumları, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar EMDR’nin çalışma konusunu oluşturan işlenememiş anılar olarak kabul edilebilir.

EMDR terapisi sayesinde sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Ayrıca işlenmemiş anıların bir parçası olarak yerleşen olumsuz inanç ve duygular da dönüşür. Böylece yeni bakış açısı ile pozitif inançlar ve olumlu duygular ile kişinin kendisine, ilişkilerine ve dünyaya bakışı da olumlu yönde değişir.

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT)

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) üçüncü dalga davranışçı terapiler içinde yer almaktadır. Deneyimsel kaçınma ve bilişsel birleşme ile pekiştirilen psikolojik katılık nedeniyle kişiler acı çekmekte ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu noktada ACT, psikolojik katılığa karşı psikolojik esnekliğin artırılmasına odaklanır. Psikolojik esneklik, hayatın kaçınılmaz parçası olan olumlu ve olumsuz tüm deneyimlere yer açabilmeyi, “şimdi ve burada” ile temasın artırılmasını ve kişilerin değerleri doğrultusunda anlamlı bir hayat yaşayabilmesini kapsar. ACT psikolojik esnekliğin altında yatan altı bileşeni temel almaktadır: kabul, şimdiki anda olabilme, bilişsel ayrışma, bağlamsal benlik, değerler ve değerler doğrultusunda atılan kararlı adımlar. ACT, bu bileşenleri güçlendirerek kişilerin bilinçli farkındalığını ve duyguları kabul becerisini artırmak, işlevsel olmayan davranışları sonlandırmak, kişinin değerlerini fark etmesini ve değerleri doğrultusunda yeni bir davranış repertuarı oluşturarak değerleri doğrultusunda bir yaşam sürebilmesini desteklemeyi amaçlar. Acıyı bastırmak, ondan kaçmaya çalışmak ya da onla mücadeleye girmek yerine içsel deneyimleri fark ederek onların varlıklarına yer açabilmeyi ve bu acıya rağmen hayata dahil olma becerisini artırmayı hedefler.

Dışavurumcu Terapiler

Dışavurumcu terapiler yaratıcılık ile psikoterapiyi buluşturan ve bunu kişinin kendisini keşfetmesinin ve anlamasının bir aracı olarak kullanan terapilerdir. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde kelime üretimi ve kendini ifade etmede yaşanan zorluklar nedeniyle dışavurumcu terapiler uyumlu iletişimin desteklenmesi, duygusal dengenin sağlanması sağlam yargıların ve empatinin güçlenmesi için kullanılır.

Kum Tepsisi Terapisi: Kuru ve ıslak kum tepsileri üzerinde gerçek dünyanın yansıması olan çok sayıda minyatürlerden yararlanılarak kişinin kendine özgü psişe-içi gerçekliği ile dış dünyanın gerçekliği arasında, biliç ve bilinçdışı arasında kurulan bir köprüdür.BU “özgür ve korunaklı alan” sembol dilinin bilinçdışı ile ilişkisini kullanarak içsel iyileşmeyi destekler.

Sanat Terapisi: Sanatın ifade etme, bastırılan hisleri keşfetme ve iç çatışmaları çözme aracı olarak kullanıldığı dışavurumcu yöntemlerden biridir. Acı veren duyguların sembolik şekilde dışavurumu ve çözülmesi ile başa çıkmanın yeni yolları keşfedilir. Ayrıca, bastırılan hislere ulaşmak onlara hâkim olmak ve somut bir şekilde dönüştürmek güvenli bir dışavurum imkânı sağlayarak dürtüleri üzerinde içsel bir güç ve kontrol duygusu kazandırır. Bu açıdan sanat terapisi travmatik deneyimleri serbest bırakmanın ve içsel yıkıcı imgeleri onarmanın ve hayal gücünü ve cesareti desteklemenin bir yolu olarak kullanılır.

Kukla Terapisi: Bu konuda eğitim almış bir uzman tarafından çeşitli insan ve hayvan kuklaları kullanılarak aile dinamikleri gözlemlenir. Sembolik fırsat sunan kuklalarla oluşturulan diyaloglar ve sözsüz iletişim araçları ile aile ilişkilerindeki sınırlar ve uyum gözlemlenir. Kuklaların hayal ürünü yönü vurgulanarak tehdit edici hissedilmeden oynanan kuklalar aracılığı ile sözlü görüşmelere kıyasla çok daha etkin şekilde aile işleyişlerinin onarılmasına destek olur.

Öyküsel Terapi: İyileşme sürecinde öyküler ve metaforlar kullanılarak kişilerin ve çocukların yüzeyin altında yatan endişelerine karşı gelme olmadan değinilen bir yöntemdir. Hikayeler içsel dürtülerin, sorunların ve çatışmaların güvende ve anonim şekilde ortaya dökülmesini sağlar. Öykülerde kullanılan ve kişinin psikodinamik niteliklerine dayanan özel terapötik metaforlar sabit inançlara ve değerlere temas ederek bir durumu algılamanın yeni yollarını gösterir ve seçimler sunar.

Kalp Merkezli Hipnoterapi

Kalp Merkezli Hipnoterapi, Amerika’daki Wellness Enstitüsü’nün oluşturduğu ileri tekniklerle zenginleştirilmiş bir hipnoterapi modelidir. Klasik Klinik Hipnoterapi’den farkı zihni, duyguları ve bedeni aynı anda terapi içinde kullanmasıdır. Bu sebeple telkinlerle çalışan klasik hipnoterapiden farklı deneyimsel bir terapidir. Çalışmalar sırasında akıl, duygular ve beden ile insanı bir bütün olarak ele aldığı için iyileştirici etkisi çok daha güçlüdür.

Bu terapi yaklaşımında terapist danışanını güvenilir ve ekin yöntemlerle sorunun kaynağına götürür. Tam da sorunun kaynağında, travma ile çalışıp sıkışmış duyguları boşaltmasını sağlar. Sonrasında uygulanan iyileştirici tekniklerle süreç tamamlanmış olur.

Kalp Merkezli Hipnoterapi, diğer tüm terapiler gibi yetkin bir terapist tarafından, ihtiyaç görülmesi durumunda terapistin kararı ile devam eden terapi sürecinde uygulanır. Terapi sürecinde oldukça etkili ve destekleyici bir yöntemdir.