Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden işleme, oldukça etkili ve güçlü bir psikoterapi yöntemidir. EMDR teorisinin alt yapısını Adaptif Bilgi Modeli oluşturur. Bu modele göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim ile kendisine ulaşan bilgiyi işler ve işlevsel hale getirir. Duygu, düşünce, duyum, ses, imge, koku gibi bilgiler beynimiz tarafında işlenip ilgili ağlarla birleşerek öğrenmeyi gerçekleştirir. Travmatik veya fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem çalışamaz ve yeni bilgi işlenip mevcut sisteme entegre olamaz. Bu durumda, duyular, düşünceler, imgeler, sesler ve hatta beden duyumları işlenmeden olduğu hali ile depolanır. Sonuç olarak bugün yaşanan benzer deneyimler ile bu anılara dair alan tetiklenir ve kişi yaşadığı olumsuz deneyimin bir kısmını veya tamamını yeniden yaşıyormuşçasına etkilenir.
EMDR bakış açısına göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce ve davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar vardır. EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi kontrollü bir şekilde yapmasını sağlar. Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi büyük travmalar yanında başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantı; günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz deneyimler, şiddete maruz kalma durumları, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar EMDR’nin çalışma konusunu oluşturan işlenememiş anılar olarak kabul edilebilir.
EMDR terapisi sayesinde sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Ayrıca işlenmemiş anıların bir parçası olarak yerleşen olumsuz inanç ve duygular da dönüşür. Böylece yeni bakış açısı ile pozitif inançlar ve olumlu duygular ile kişinin kendisine, ilişkilerine ve dünyaya bakışı da olumlu yönde değişir.